UZUNKOPRU

Uzunköprü İlçesinin Adı Uzunköprü kenti Sultan II. Murat tarafından Ergene Şehri adı ile kuruldu. Uzunköprü ile ilgili, ilk yazılı metin, Sultan II. Murad'ın vakfiyesi "Vakfı Sultan Murat Der Ergene" başlığını taşır. Hoca Sadettin Tacü't Tevarih (C.II.S.164) adlı yapıtında "Orasını konaklanacak düzenli bir yer haline getirdi. 174 yüksek kemer üzerine uzatılmış eşsiz bir köprü yaptırdı ki, cihana örnek oldu. Köprünün bir başında Ergene adı ile anılan bir kasaba kondurup." diyerek bu kasabanın adını Ergene olduğunu belirtir. Kanuni Sultan Süleyman dönemine kadar bu adla anıldı. Kanuni'nin Sadrazamı Mustafa Paşa 1529'da Mimar Sinan'a Bulgaristan'da Meriç üzerinde yirmi kemerli Cisr-i Mustafa Paşa Köprüsünü yaptırdı. Bu köprünün başındaki kasabaya da Cisr-i Mustafa Paşa kazası (Svilengrad) dendi. Edirne Sancağına bağlı, köprülü olan bu iki kasabada, karışıklıkları önlemek amacı ile Ergene kentinin adı Cisr-i Ergene'ye çevrildi. Ancak halk bu değişikliği hiç bir zaman kabul etmeyerek, Uzunköprü adını benimsedi. Ünlü seyyahlardan A.Dela Motraye; Avrupa, Asya ve Afrika adlı seyahatnamesinde (S. 396), 1727 yılında Cisr-i Ergene'ye geldiğini ve Türk'lerin bu kasabaya Usun Kupru (Uzunköprü) dediklerini yazar. Keçeci Zade İzzet Molla da 1820 de Keşan sürgününden dönerken Uzunköprü'den geçer. Mihnet Keşan adlı yapıtında; Azimet edüp üzre heman göründü Uzunköprü çün ab-ı revan, diyerek halkın benimsediği Uzunköprü adını kullanmıştır. 1873 yılında Uzunköprü'den demiryolu geçer. Kasabanın adı Cisr-i Ergene olduğu halde, yeni istasyon binasına "Uzunköprü" levhası asılmış ve tren tarifelerinde de Uzunköprü yazılmıştır.Sonuçta 1917 yılında çıkan Devlet Salnamesinde, ilçenin resmi adı Cisr-i Ergene bırakılmış ve halkın benimsediği Uzunköprü adı kabul edilmiş oldu. Ancak 1920 yılında Uzunköprü'yü işgal eden Yunanlılar kentin adını Makrifere'ye çevirdi. İki yıldan fazla bu adla anıldı. 18 Kasım 1922'de kurtuluştan sonra, kent Uzunköprü olan özgün adına kavuştu.
Tarih Öncesi Dönemde Uzunköprü Yöresi Uzunköprü yöresinde tarih öncesine ait bir araştırma yapılmamıştır. Ancak Uzunköprü'ye en yakın Edirne Çardak Altı Prehistorik yerleşme yeri ile Alpullu ve Lüleburgaz höyüklerinde kazılar yapılarak, yörenin tarih öncesine ait durumunu aydınlatan bulgular elde edilmiştir. İlk bulgu 1904 yılında araştırmacı O. Abel'in Edirne 'de üçüncü zamanda yaşamış dev bir zürafaya ait fosil buluntusudur. İkinci fosil buluntusu ise Şevket Aziz Kansu'nun üçüncü zamanının son devrinde yaşamış, birkaç memeli ve omurlu hayvanlara aittir. 1959 yılında yapılan kazılarda, Edirne Sabuncu bağlarında ve Lalapaşa'nın Sinan köy yakınlarında bulunan hortumluya ait defanstır. Halen bu bulgular Edirne müzesindedir. Bu fosillere Trakya'nın güneyinde de rastlanmıştır ki, bu yöreye Uzunköprü de girmektedir. Ayrıca 1959 da Şevket aziz Kansu Edirne İl merkezinin yaklaşık beş km kuzey batısında, Tunca ırmağının üst sekisinde Çardak altı denen yörede kazılar yaptırdı. Burada bir yerleşme yeri saptadı. Bu kazıda bulunan kültür belgelerinden çok sayıda çanak, çömlek, bezekler, noktalı, oluklu, kırık, paralel, ve eğri çizgilidirler. Minik bir baltacık, ufak çapta bir el değirmeni ve cilalı bir el baltası da bulundu. Bu kültür buluntuları İsa'dan önce 3500 yıllarında yaşamış insanlara ait olduğu saptandı. Bu insanların Uzunköprü yöresini içeren tüm Trakya'da yaşamış oldukları anlaşılmaktadır. Edirne Çardak Altı yerleşme yeri dışında tarih öncesi yaşamış insanların Edirne, Lalapaşa yöresinde, halkın kapaklı kayalar diye adlandırdığı " Dolmen" ve dikili taşlar "Menhir" denilen mezar kültürü ile ilgili buluntulardır ki, bunlar İsa'dan önce 3000-2000 yıllarından yaşamış insanlara aittir. Höyükler (Tümülüs): Trakya'da üç grupta gördüğümüz höyükler olarak adlandırdığımız yığma tepelerin, mezar anıtlar olduklarını Yunan Tarihçisi Heredot tarihinde yazmıştır. Bunu Fransız arkeologlarından A. Dumond 1860 yılında Trakya'da yaptığı araştırmalarda kanıtlamıştır. Ergene Havzasında Kaba Höyük ve Alpullu Höyükleri en büyükleridir. Uzunköprü'ye en yakın olan Yeni köy ve Eski köy yakınındaki çifte tepeler, Kavacık köyü içindeki höyük ile Kurtbey yöresindeki üç adet küçük höyük görülmektedir. Bunlardan Alpullu höyüğünde Arif Müfik Mansel'in 1936 yılında yaptığı arkeolojik kazıda İ.Ö. 2000 yılında başları, ilk Tunç Devrine ait monokron kara veya kül renginde geometrik çizgili seramikler bulunmuştur. Bunlar birleştirilerek bir küp ve iki vazo elde edildi. İşte bu mezar kültürü buluntuları bizlere yörede bu dönemde yaşamış olan insanların yaşamlarına ışık tutmaktadır. Gerek Orta Asya, Güney Rusya ve balkanlarda, gerekse Anadolu höyüklerinde yapılan araştırmalarda, Trakya yöresinde bulunan bulgularla benzerlikler görülmektedir. Böylece Trakya ve Uzunköprü yöresinde yaşamış kavimlerin, Orta Asya ve Anadolu'dan geldikleri belirlenmiştir. Günümüzdeki Uzunköprü köylerinin çoğu yukarıda sözü edilen en eski yerleşme yerleri olan höyüklerin yakınlarında kurulmuşlardır. Bunun en belirgin kanıtı, Kavacık köyünün içinde ve üzerinde su deposu bulunan höyük ile Kurtbey yakınındaki Gölcük Höyüğü bitişiğindeki eski bir Trakya köyü olan Gölcük Ören yeridir. Bu ören yerinde de Alpullu höyüğünden ve Edirne Çardak Altı kazılarından kültür buluntularına benzeyen küp, çanak, çömlek seramiklerine rastlanmaktadır.
İsa'dan önce 1400-1200 yıllarında Yunanistan'da yaşayan Akalar, Trakya'ya doğru yayılmaya başladılar. Bu dönemde Trakya'da Trak toplulukları yaşıyordu. Akalar ekonomik bakımdan Trak topluluklarını etkilemeye başlamışlarsa da, kültürel bakımdan etkileyememişlerdir. Trak toplulukları özelliklerini korumuşlardır. Bu dönemde Ergene havzasında ve Uzunköprü yöresinde Madiaten ve Güney Trakya'da Biston Trak toplulukları yaşıyorlardı. İ.Ö. 513'de Pers Kralı I.Daryüs Trakya'yı egemenliği altına aldı. Ancak bu sırada güçlü odris Trak toplumu, Tunca ve Ergene havzasını içine alan, Edirne'de Odris devletini kurdu. İ.Ö. IV. Yüzyılda Odrislerin devlet merkezinin Cipsala (İpsala) olduğunu görüyoruz. İ.Ö. 344'de Makedonya birliğini kuran kral II. Filip, İ.Ö. 341'de Odris Trak devletini egemenliği altına aldı. Böylelikle yöre Makedonyalıların eline geçti. Makedonya krallığı feodal bir yapıya sahipti. Yöre İ.Ö. 168'de Makedonya devletini yıkan Romalıları eline geçti. Bu dönemde Trakya'ya Sarmat, İskitler ve onlara akraba olan Roksolan ve Yağızların akın ettiklerini görüyoruz. İ.Ö 44-46'da Roma İmparatoru Klavdius tüm Trakya'yı ülkesine katarak "Takya eyaleti" adı ile bir Roma eyaleti durumuna getirdi. Klavdius döneminde Trakya eyaletinde iki koloni bulunuyordu. Bundan sora gelen imparator Traianus altı koloni kenti daha kurdurmuş ve bunların ekonomilerini geliştirmeleri yönünde önemli katkılarda bulunmuştur. Uzunköprü kentine 20 Km. mesafede Eski köy, Hamitli ve Çakmak Köyleri arasındaki Hamitli harabeleri olarak bilinen ören mevkiinde Roma imparatoru, Traianus Plotinopolis kentini kuruyor. Batı kaynakları Uzunköprü'yü Plotinopolis olarak gösterirler. Esasında bu kent Uzunköprü'ye 20 Km. uzaklıktadır. Uzunköprü XV. Yüzyılda Türkler tarafından kurulmuş öz ve öz bir Türk kentidir. Roma İmparatorları Plotinopolis kentine çok önem vermişlerdir. Ergene ovası adeta zahire ambarı durumunda idi. İsa'dan sonra II ve III. yüzyıllarda yöre Romalıların en parlak dönemlerinden birini görmüştür. İsa'dan sonra IV. Yüzyılda Trakya, Roma devletinin rakip imparatorlukları arasındaki Hun, Got, Ostrogot ve Vizigotların saldırılarına sahne olmuştur. İsa'dan sonra 395 yılında Roma ikiye bölünerek başkenti Costantinopolis (İstanbul) olmak üzere Doğu Roma'da Bizans devleti kuruldu. Yöre Bizans devleti sınırları içinde kaldı. Bizans döneminde de Got'ları akınlarını sürdürdüğünü görüyoruz. 582-602 de Avşar, 584'de Slav, 914-1004'de Bulgar, XI. Yüzyılda Peçenek, Uz ve Kumanların saldırıları vardı. XII.-XIV. Yüzyıllar döneminde de çeşitli kavimlerin saldırıları görülmüştür. 1356 yılında Osmanlı şehsadesi Süleyman Paşa Çanakkale boğazından Rumeli'ye geçerek Gelibolu, Bolayır, ve Tekidağ yörelerini aldı. Akıncı beylerden Evronos, Hacı İl bey ve Paşayiğit bey komutasındaki kuvvetler Malkara, Hayrabolu, Keşan ve ipsala'yı aldılar. Bu dönemde Uzunköprü henüz kurulmamıştı. Kır eşkiyasının barındığı ormanlık, bataklık bir bölge idi. Bu bölgede sadece Çokköy (Çöp köy), Baflı (Pehlivan köy), Harala (Altınyazı) yerleşim alanları vardı. Ergene'nin batısı ve kuzeyi Dimetoka'ya bağlı bölgelerdi. Rumelide yeni alınan bu kasaba ve köylere Bursa, Karesi (Balıkesir), Saruhan (Manisa) ve Çanakkale'den Türkmen ve yörük aşiretleri getirilerek Salarlı, Kurtbeyli, Balabanlı, Alici (Alıç), Maksutlu, Harmanlı, Çavuşlu, Dereköy, Kırkavak, Hataplı (Beykonak), Çokköy (Çöpköy), Malkoç, Karacasalih (Kırcasalih), Kestanbolu (Yağmurca), Sultanşah, Değirmenci, Çakmak, Sığırcalı, Bulduklu (Bıldır), Turnacı,Yenice ve Görece köylerini kurdular. Büyük kahramanlıkları görülen Paşa yiğit Bey'e o zamanki adı Paşa yiğit olan Ömer bey köyü dirlik olarak verilir. Daha sonra Paşa yiğit köyüne sıra ile Turhan bey ve Gazi Turhan bey'in oğlu Ömer beyin isimleri verilir. Paşa yiğit bey Saruhan'dan (Manisa) getirdiği Türkmen aşiretinden bir bölümünü Kırkavak yöresine bir bölümünü de Filibe yöresine yerleştirir. 1361 yılında Osmanlılar tarafından Edirne alınır ve Osmanlı devletinin başkenti olur.
 



 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol